25 Aralık 2017 Pazartesi

İlk

Geçen gün, idman dönüşü, ilkokul arkadaşlarımdan biri ile karşılaştık. Önce o tanıdı beni, dikkatli bakınca ben de onu. Ne de olsa, dile kolay, otuz yıl! Ayak üstü bir kaç dakikalık neşeli ve keyifli sohbet, nasılsın, iş güç, çoluk çocuk, telefon numaraları alındı verildi vs... Müsait değildi, taşınmış mahalleden, yine uğrarsa, çay içmek üzere buluşacağız inşallah.

İlginç olan, fark ettiğim şeydi. Biraz düşününce, ilkokul günlerimin bıraktığı izin, daha derin olduğunu anladım. Orta okul, lise, üniversite günleri ve arkadaşları bir anda değersizleşti, ilkokul günlerimin yanında.

Aradan otuz yıl geçti oysa ve bir çoğunun yüzü yok hala hafızamda. Ama, özlemek değil de,  daha derin olan  bu bağı, tanımlamakta zorlanıyorum.

24 Aralık 2017 Pazar

Oku

Kitap okumayı çok seviyorum dedi, saklanıyorsun dedim.

Kitap en iyi dosttur dedi, o kadar mı yalnızsın dedim. 





22 Aralık 2017 Cuma

Tazele

Beni duyduğunu biliyorum, anlamak istediğini de, ama bu kadar üzülme artık: birini anlayabilmek, bir noktadan sonra, bir nasip işidir. Ne o su süzülür, ne o toz dağılır... Çayları ve acıları tazele sen yine de...

20 Aralık 2017 Çarşamba

Toz

Parmak uçlarımda süzülür su gibi,
içimdeki toza üfler gibi değilsen!

Bırak beni halime...


15 Aralık 2017 Cuma

Var

Yazamam öyle uzun uzun: Bir cümlede anlatılamayan,  bin cümlede nasıl anlatılır, ezelden bilmem.

Ama, her kimsen, neysen, nerdeysen, hangi dağın ardında, hangi taşın altında, hangi çekmecede, artık söyle. Var olduğunu bildiğimden, çok daha fazlasına ihtiyacım var...


13 Aralık 2017 Çarşamba

Olmaz

İçim: akıp gidiyor, kayıp gidiyor ya da uçup gidiyor desen de olur dedi.

Dedim. Olmadı.